Giderek artan orman yangınları, vatandaşları derin bir üzüntüye boğarken, bu yangınların yol açtığı tahribat ise içleri acıtıyor. Peki, son yıllarda bu yangınlar neden arttı? Yangınların önüne geçmek için neler yapılabilir? İstinye Üniversitesi (İSÜ) Öğretim Üyesi ve Afet ve Acil Durum Uzmanı Prof. Dr. Fahri Erenel, yangınlarla ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı.
Hem dünyada hem ülkemizde özellikle son yıllarda çok fazla ve uzun süren yangınlar görmeye başladık. Bazı iddialara göre iklim değişikliğine bağlı olarak sıcaklıkların artması buna neden olurken, bazı iddialara göre ise çoğu yangın insan kaynaklı. Bu yangınların kaynağı nedir? Nasıl önlemler alınmalı? Yangınlara müdahale ve tahliye nasıl olmalı? İstinye Üniversitesi (İSÜ) Öğretim Üyesi ve Afet ve Acil Durum Uzmanı Prof. Dr. Fahri Erenel, yangınlarla ilgili merak edilenleri yanıtladı.
“Verilere göre her 21 dakikada bir yangın çıkıyor”
“Küresel ısınma ve bu ısınmanın bir sonucu olarak ekstrem hava olaylarında artış ile insan faktörünün etkisi olduğu kuşkusuz” diyen İstinye Üniversitesi (İSÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fahri Erenel, yangınların kaynağıyla ilgili şunları söylüyor:
“Karbon salınımı ve iklim ile ilgili sözleşmelerin gereğinin yerine getirilmesinde her gecikme, adeta doğanın intikamı olarak yangın, sel, toprak kayması vb. şekilde bize geri dönmektedir. Ormanlık alanların değişik gerekçelerle yerleşim yeri haline dönüşümü, ormanlık alanların tahsisinde ve insan ile etkileşimin kontrolünde hatalar, enerji nakil hatlarının bakım ve kontrol yetersizliği, artan plansız ve kontrolsüz şehirleşme, planlama, organizasyon, koordinasyon denetim, anız yakımı, kontrol ve eğitim yetersizliği, dikkatsizlik, afet ve acil durum planlarının kağıt üzerinde kalması ve gerçeklikten uzak hazırlanması, bu tür afetlerin etkilerinin katlanarak artmasına neden olmaktadır. İstanbul İtfaiyesi’nin 2023 yılı İstanbul’da çıkan yangınlara ilişkin verilerine bakıldığında, söndürülmemiş izmarit, kibrit, çakmak, ocak ve mangal ateşi, kıvılcım sıçraması, çocukların ateşle oynaması gibi nedenlerle çıkan yangınların, yaklaşık yüzde 32 gibi yüksek bir oranda olduğu görülmektedir. Isı kaynaklarının amacı dışında kullanılması ikinci sırada yer almaktadır. Verilere göre, her 21.6 dakikada bir yangın çıkmaktadır. Küresel veriler, yangınların büyük oranda insan kaynaklı nedenlerle çıktığını, sadece yüzde 4’ünün doğal nedenlere dayandığını göstermektedir. Alan çalışmaları ve yayınlanan raporlar, özellikle orman yangınlarının küresel ölçekte artacağını, daha sık ve şiddetli hale geleceğini vurgulamaktadır. Yine veriler, yangın mevsimi olarak adlandırılan zaman dilimlerinin genişlemeye başladığını göstermektedir. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın araştırmasına göre, ekstrem orman yangınlarının 2030’a kadar yüzde 14, 2050’ye kadar yüzde 30 ve 2100’e kadar yüzde 50 artacağı tahmin edilmektedir. Orman Genel Müdürlüğü istatistikleri de ülkemizde yangınların sayısı, sıklığı, ülke genelini kapsaması ve zarar verdiği alan boyutlarının artışını göstermektedir. Bu durum, müdahale kapasitesinin sınırlarını zorlamakta, ekiplerin odaklanmasını güçleştirmektedir.”
“Yangın söndürme tüplerini evlerde bulundurma alışkanlığı kazandırılmalı”
Teknolojiden yararlanarak bu yangınların önüne geçmenin mümkün olduğuna dikkat çeken Erenel, “Ülkemizde de afetlerde mevcut teknolojinin kullanımı giderek artmakta ve bu maksatla sistemler kurulmaktadır. Uzaktan algılama teknolojileri, uydu sistemleri, İHA’lar, kameralar, sensörler, orman yangını erken uyarı sistemi, meteorolojik erken uyarı sistemi, yangın yönetim sistemi, akıllı orman kapsülü, artan yapay zekâ kullanımı, kullanılmakta olan teknolojiler arasında sayılabilir. Özellikle evlerde ve KOBİ’lerde ev tipi yangın alarm sistemleri veya doğalgaz kaçaklarına karşı uyarı sistemleri kurulmalı, kontrolleri ihmal edilmemeli, yangın söndürme tüplerini evlerde bulundurulma ve kullanma alışkanlığı kazandırılmalıdır” diyor.
“Müdahale planları yapılırken tahliye planları da yapılmalı”
Yangın olan bir bölgede tahliye işlemleri nasıl olması gerektiği hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Erenel, şunları söylüyor:
“Tahliyeye yangına en yakın ve tehlikenin en büyük olduğu bölgeden başlanılmalıdır. Müdahale planları yapılırken tahliye planları da yapılmalıdır. Bölge halkına senaryolara bağlı olarak tahliye konusunda nasıl hareket edecekleri, hangi bölgelere gidecekleri ve ne yapacakları önceden bilgilendirilmelidir. Öncelikle araç trafiği önlenmeli ve araçların hatalı parklarına son verilmelidir. Acil müdahale yolu olarak belirlenmiş yola park eden araç sürücülerine karşı araç kullanma yasağı başta olmak üzere caydırıcı tedbirlere başvurulmalıdır. Yeterli oksijen, yanabilecek malzeme ve yakıcı maddenin bir araya gelmesi ile yanma olayı başlamaktadır. Yanma kontrol edilemediğinde yangına neden olmaktadır. İlk müdahalenin yanma aşamasında yapılması büyük önem taşımaktadır. Yanma üçgeni olarak adlandırılan oksijen, yanıcı ve yakıcı madde ilişkisinin kesilmesi gerekmektedir. Kısacası, üçgenin ayaklarından birini yok ederseniz yanmayı yangına dönüşmeden önleyebilirsiniz. Üzeri tutuşan bir kişinin üzerine bir battaniyenin örtülmesi, oksijen ile temasını kesebilmektedir. Üzeri tutuşan bir kişinin koşması, daha çok oksijen ile teması anlamını taşıyacağından, yere yatarak yuvarlanması tavsiye edilebilir. Yine, yanmanın başladığı bir odanın aniden camının açılması, içeriye daha çok oksijen girmesi anlamını taşıyacağından, yanmayı yangına hızlıca çevirebilecektir. Yangın esnasında, profesyonel yangın söndürme ve arama kurtarma ekipleri dışındaki kişilerin yangın alanında bulunmaması önerilmektedir. Yangın sırasında açığa çıkan CO ve CO2 gazları başta olmak üzere, salınan boğucu gazlar sağlığa ciddi zararlar verebilmektedir. Hava beslemeli maskelerin kullanılmasına dikkat edilmelidir. Orman alanlarına yakın yaşayanların, deprem çantaları gibi yanlarına alabilecekleri eşyalarını, yiyecek ve sularını, ilaçlarını, kıymetli eşyalarını koyabilecekleri çantalarını önceden hazır bulundurmaları alışkanlık haline getirilmelidir.”
Yanan bir bölgede söndürme faaliyetleri sona erdiğinde yapılması gerekenlerle ilgili de bilgi veren Erenel, “Ekolojik, ekonomik ve teknik analizler uzman ekipler tarafından gerçekleştirilmelidir” diyerek hasar tespitleri ve restorasyon çalışmaları planlanması gerektiğini belirtiyor.
Yangınların önüne geçmek için alınabilecek önlemler
Prof. Dr. Erenel, yangınların önüne geçmek için alınabilecek önlemleri ise şöyle sıralıyor:
Denetim ve cezaların artırılması, güvenlik kültürünün anaokullarından ve ev kadınlarından başlayarak yaygınlaştırılması, mahkûm ve tutuklulara da bu konuda eğitimlerin uygulamalı olarak verilmesi gerekir. Açık cezaevlerinde olan mahkûmlardan müdahale ekipleri oluşturulabilir. Performanslarına göre ceza indirimleri vb. özendirici yöntemler geliştirilebilir.
Araç sürücülerinin içtikleri sigara izmaritlerini söndürmeden yere attıklarına şahit oluyoruz. Bu duruma şahitlik edebilmek için İstanbul’da boğaz köprülerinden geçmeniz yeterli olacaktır. Sayısız izmarit, köprü üzerinde atılmış olarak tespit edilebilir. Orman yangınlarında veya yol kenarındaki otların tutuşmasında bu izmaritlerin önemli rol oynadığı kuşkusuzdur. Bu izmaritler aynı zamanda çevreye zarar vermektedir. Bundan birkaç yıl önce, otobüsler dahil her türlü araçta kül tablaları bulunmaktaydı. Sigaranın olumsuz etkileri dikkate alınarak küllükler kaldırılmıştır. Otobüsler dışında özellikle otomobil gibi binek araçlarında küllük yapımı veya bulundurulması zorunlu hale getirilmelidir.
Araçlardan atılan cam, plastik şişeler başta olmak üzere, plastik poşetler ve ambalaj kâğıtları da yangın çıkmasına neden olabilmektedir.
Orman Genel Müdürlüğü koordinesinde planlamalar yapılmakta, eğitimler verilmekte, araç, teçhizat ve malzeme alımı yapılmaktadır. Ancak, orman yangın sayısındaki artış, sıklık vb. nedenler, kapasiteyi çok zorlamaktadır. Ormana bir fidan dikmenin geleceğimizi kurtarmak olduğu bilinci toplumumuzda büyük ölçüde yerleşmiştir. Ancak, dikilen fidanları korumak, bakımlarını yapmak ve ormanlık alanların dip temizliklerini yapmak konusunda kapasitenin artırılması gerektiği açıktır. Bu maksatla toplum tabanlı bir gönüllülük anlayışı üzerine odaklanılarak, gönüllü kapasiteleri artırılmalı ve teşvik edilmeli, ormanlık alanların yakınlarında oturanlar için yangın ile mücadele yükümlülüğü getirilmeli, ABD’nin National Guard’larına benzer şekilde sivil gönüllülüğe dayalı, görevi sadece afet ile mücadele olan, ayda bir veya iki defa bir araya gelerek eğitim ve tatbikatlar yapan birimler kurulmalıdır. AFAD’ın kurmuş olduğu afet gönüllük sistemi bu maksatla geliştirilebilir.
11 Eylül 2019’da Resmî Gazetede yayınlanan “Orman Yangınlarıyla Mücadelede Görev Yapan Gönüllüler Hakkında Yönetmelik” ile gönüllülük sistemi uygulamaya geçirilmiştir. Burada gönüllülerin mümkün olduğunca tehlikesiz ve organize olarak yangın soğutma çalışmalarına katılmaları düşünülmesine karşılık; asıl hedef, yangınlarla yaşamayı öğrenmek, yangınların çıkmasına engel olmak ve yangınlara karşı duyarlılığın geniş kitlelere ulaştırılmasını sağlamak olmalıdır.
Sivil toplum kuruluşlarının, ülkemizde büyük ölçüde deprem odaklı çalışmalar yaptıkları gözlenmektedir. Bu kuruluşların orman yangını konusuna odaklanması üzerinde durulmalıdır. Afet ve acil durum maksatlı sivil toplum kuruluşlarının AFAD tarafından her türlü afete müdahale konusunda mutlaka akredite olmaları sağlanmalı, yeterlilikleri tatbikat ve denetimlerle kontrol edilmelidir.
İSTANBUL (UHA) - SEZGİN AKKOYUN
SON YAZILAR