Hatay'da, "İklim İçin Güç Ver" için Antakya Çevre Koruma Derneği adına Başkan Nilgün KARASU tarafından basın açıklaması okundu.
Başkan Karasu açıklamasında şunları söyledi: "Bugün, dünyanın dört bir yanında 170'den fazla yerden gelen iklim aktivistlerinin bir araya geldiği "İklim İçin Güç Ver" Küresel Eylem Günü'ne hoş geldiniz diyoruz, burada yaşamı savunmak için bir araya geldik.
Olağanüstü zamanlar yaşıyoruz. Depremler, savaşlar, derinleşen küresel adaletsizlikler, ekolojik eşikleri aşma ve iklim krizi nedeniyle her geçen gün nefes almak daha da zorlaşıyor. Üstelik sadece bizler değil, evimiz yani dünya da hasta. Ve kaynaklar sınırsız gibi davranarak ekonomik büyümeyi önemseyen sistemimiz dünyayı her geçen gün daha da hasta ediyor. Her yaz yaşadığımız kontrolsüz orman yangınları, kuraklık, sıcak dalgaları ve ani yağışlar, bu hastalığın belirtileri.
Fosil yakıtlara dayalı medeniyetimiz, oluşturduğumuz tüketim toplumu, dünyada büyük bir zarar veriyor; atmosferde sera gazlarının yoğunluğunu artırarak ortalama sıcaklık artışlarını tetikleyerek aşırı hava olaylarını getiriyor. Ayrıca yıkım ve can kayıplarıyla krizin bedelini ödemek zorunda kalan yine bizleriz.
6 ve 20 Şubat'taki depremler sonrası gelişen afet yönetimi krizi, çevre ve halk sağlığı açısından büyük bir felakete dönüştü. Yetkililerin ve sorumluların yaklaşımı, Hatay'da yıllarca sürecek veya çözülmeden bırakılacak birçok sorunla karşı karşıya kalmamıza neden oldu.
İlk günden itibaren bağırmamıza rağmen, meslek odalarının uyarılarına rağmen enkaz kaldırma çalışmalarının düzgün yönetilmemesi, yıkıntıların doğru şekilde ayrıştırılmaması, taşınmaması ve depolanmasındaki hatalar ve ihmaller, ekoloji ve halk sağlığı sorunlarına büyük ölçüde neden olmaya devam ediyor. Yıkıntılar ve molozlar yerleşim alanlarına, konteynır kentlere, okullara, kamu binalarına, zeytinliklere, tarım alanlarına ve dere kenarlarına dökülmeye devam ediyor, dere yatakları, orman arazileri, zeytinlikler, seralar, tarım arazileri ve su kaynaklarına çok yakın bölgeler döküm sahası olarak tercih ediliyor ve molozlar tehlikeli bir şekilde kamyonlarla taşınmaya devam ediyor.
Depremin ilk gününden bu yana sorunlarımıza çözüm bulunmadan her gün yeni bir sorunla karşı karşıya kalıyoruz. Güvende olma, barınma sorunu, artan kira fiyatları, su erişimi, sağlık hizmetleri, eğitimin sürdürülebilirliği, okulların güvenliği, öğretmenlerin barınma sorunu, konteynır kentlerin sorunları, ekonomik sorunlar, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği ve sayamadığımız birçok sorun.
Şiddetli yağmurlarda çadırlarda ve konteynırlarda yaşanan çaresizlik, güvenlik eksikliği nedeniyle birçok ailenin çadırlarını terk edememesine neden oluyor.
Tüm bu kaotik ortamda, asbest, diğer kimyasallar ve hava kirliliği sağlığımızı tehdit ederken, bir sabah taş ocakları ihalesi yapılmış ve ÇED gerekli değildir onayı alınmış haberleriyle uyandık. İlimizde büyük rant alanı olarak görülen yapılaşmanın başlaması, inşaat malzemesi sorununu da böylece çözmüş oldu.
Taş ocağı faaliyetleri, toprakla birlikte orman ve bitki örtüsünü yok eder. Morfoloji bozulur, erozyon hızlanır, tarım alanları zarar görür. Yeraltı su sistemi bozulur, patlatmaların etkisiyle heyelan ve çökmeler meydana gelir ve yaşam mücadelemizle tüm bu sorunlarla başa çıkmaya devam etmemiz gerekecektir.
Tüm bu yaşadıklarımızdan ders çıkarmalı ve sağlıklı bir gelecek için:
-
Deprem ve iklim dayanıklı şehirler yaratmalıyız; Sürdürülebilir şehirler oluşturmanın yolu deprem ve iklim risklerini aynı anda azaltacak politikaları izlemekten geçer.
-
Deprem sonrası doğru adımlar atılmalıdır.
-
Kontrol edilebilir risklere hazırlıklı olunmalıdır.
-
Afet sonrası enerji güvenliği için yenilenebilir enerji önemlidir.
-
Afet risklerine karşı kompakt şehirler tercih edilmelidir.
-
Yeşil alanlar doğru bir şekilde tasarlanmalı ve erişilebilir olmalıdır.
-
Kent içi ulaşımda raylı sistemler artırılmalıdır.
-
Yapılar iklim değişikliğine karşı hazırlıklı olmalıdır.
Yüzyılın felaketini yaşadık, yüzyılın ekolojik yıkımını yaşadık. Temennimiz yeni inşa edilecek şehrimizin, depreme dayanıklı, insan odaklı bir şehir olarak tasarlanmasıdır. Zemin ve bina dayanıklılığı demokratik bir şekilde üretilen, paylaşılan ve kullanılan bir şehir, deprem toplanma alanlarına inşaat yapılmasına izin verilmeyen bir şehir, dayanışma ağları güçlü bir şehir olmalıdır.
Yapmamız gereken çok iş var; gelin, Antakya'mızın demografik yapısını ve kent kültürünü koruyarak, kadim şehrimizi ekosistem içinde yok olmadan yeniden yaratalım...
Ve herkesi, iklim için güç vermeye davet ediyoruz" ifadelerini kullandı.
HATAY (UHA) - LEVENT AŞKAR
SON YAZILAR